Şubat 2012'de kısa bir gezi için gittim. Milano küçük bir şehir, bilhassa İstanbul'a kıyasla:) Şehrin kalbi Duomo Katedrali'nde atıyor.(Duamo diye okuyorlar, metroda Duomo şeklinde sorduğumuzda bön bön suratımıza bakan oldu, Avrupa insanı sizi anlamak için kendini zorlama niyetinde değil:) )
Milano yüzeysel şekilde 1 günde de gezilir, ama 2 gün ideal gibi geliyor. Fazlası için zaten her şehirde oturup yaşamak gerekiyor, malesef buna da imkanımız yok...
Kendi kısa gezimizi aktaracak olursam; (kardeşimle gittik iki kişilik bir seyayatti)
1. Gün;
Uzunca bir süre oteli arama faslından sonra(Tura Bağlı Kalmadan Gezmek yazımda kısaca bahsettim:) ) saat 2-3 gibi kendimizi dışarı attık. Otelimiz NH Concordia denen zincir otel, metroya çok yakın fakat şehrin merkezine metro ile 20dk kadar uzak(yaklaşık 10 durak), ama bir o kadar da konforlu ve muhteşem kahvaltısı olan tertemiz 4 yıldızlı bir otel... Buradaki kuruvasanları hiçbir yerde yiyemedim...
İlk hedef tabi ki Duomo Katedrali, Metro'da Duomo durağında indiğinizde bembeyaz muhteşem katedral sizi karşılıyor. Gördüğüm en hoş yapılardan biri... Yanılmıyorsam Avrupa'nın en büyük 3. katedrali. İlk gün içine girip terasına çıkmamıştık.
Milano'da o dönem iki gün boyunca Carnavale Ambrosiano olarak geçen muhteşem bir karnaval vardı. Biz tesadüfen denk geldik. Bizim çocuk bayramımızın keyifli şekilde kutlananı diyebiliriz:) Tüm çocuklar rengarenk cıvıl cıvıl kostümler giyiyor, ellerindeki konfetileri oraya buraya saçıyor, ikinci günün akşamında meydanda konser türü bir aktivite ve geçit töreni gibi bir şey de vardı... Festival renk cümbüşüyle insana büyük bir neşe veriyor.
Duomo'nun hemen sol tarafında Galleria Victoria Emanuale II alışveriş merkezi mevcut. Müthiş bir yapı. Her türlü lüks mağaza burada Prada, Louis Vitton... Ricordi adında bir müzik dükkanı mevcut. Alt katı devasa boyutta ve pek çok ıvır zıvır bulmak mümkün... Yemek içmek için de burada ve Duomo çevresinde pek çok alternatif bulmak mümkün.
Ama yemek dediğimizde, pek çok kaynak da bahsetmiş Milano'ya gidip Luini'de yemeden dönmek olmaz. Yeri son derece kolay, Duomo Katedrali'ni önünüze alıp solundaki sokaktan giriyorsunuz(başka bir deyişle Duomo-Galleria Victoria Emanuale II arasındaki sokakta beş on metre yürüyüp Pollini mağazasının olduğu sokağa dalıyorsunuz. Çok az yürüyünce Luini sizi karşılıyor... Zaten kime sorsanız gösterir türünde bir yer.(İtalyanlar bile:)) )
Burada bir Türk çalışan da vardı... İki adet mozarella-domatesli panzerottiyi mideye indirdikten sonra Luini'nin hemen karşısındaki dondurmacı dikkatimizi çekti. O kadar kalabalıktı ki dikkat çekmemesi mümkün değil... Yalnız panzerotti'nin sanırım kızarmış ve fırınlanmış olmak üzere iki çeşidi var, fırınlanmış olan daha hafif ve müthiş lezzetli. Her gün yedik, pestolu, domuzlu vs. çok çeşidi mevcut en güzeli mozerella-domatesti bence.
Cioccolat İtaliani! Burada bizdeki bankalar gibi sıra alıyorsunuz. Düğmeye bastıkça numaratör iletliyor gidip dondurmanızı söylüyorsunuz. Sıra dediysem az buz değil numara 49'dayken bana gelen sıra 77'ydi ilk gün yarım saat bekledim. Ama hergün burada yemeye devam etmekten geri kalmadım...
Size nacizane tavsiyem deli gibi tatlı ya da dondurma yeme kabiliyetiniz yoksa külahlardan küçük olanını ya da kaplardan orta olanını tercih edin. Ve külahta da yeseniz kaşık isteyin:) Buranın ilginçliği dondurmasının lezzetinden ziyade çeşitlilikte... Külahın içine koyduracağınız sıvı sos için bile latte, beyaz çikolata gibi seçenekler mevcut... İki yeri de denemeden dönmeyin bence...
Karınlarımızı doyurduktan sonra Galleria Victoria Emanuale II alışveriş merkezine geri döndük. Alışveriş merkezinin orta yerinde bir kalabalık görürseniz şaşırmayın:) Burada bir boğa figürü mevcut topuğunuzu figürün üstüne koyup bir tam tur dönünce şans bereket vs. getirdiğine inanılıyor... Olay daha ziyade eğlence olmuş durumda...
Emanuale II'ye girdiğinizde tam karşıya bakınca Da Vinci heykelini göreceksiniz heykele doğru yürüyün. Sola döndüğünüzde 1778'de açılan Dünyaca ünlü La Scala tiyatrosu var... İçine kısaca girdik, ama salonları göremedik malesef...
Biz burdan gözümüze hoş gelen yönlere doğru yürümeye başladık, nerde heykel görsek onun yanına gidiyorduk:) Böylece Castello Sforzezco tüm ihtişamıyla önümüzde belirdi. Duomo'ya sırtınızı dönüp yürüyerek de Castollo'ya varabilirisiniz. Hatta metrodan Cadorna durağında inerek de Castello'ya varabilirsiniz:) Kısacası bu mekanlar uç noktalarda gibi gelmesin, çoğu gezilecek yeri aradan çıkartabilirsiniz:) Sokaklara dalmaktan çekinmeyin...
Castello'ya giderken iki tarafı çeşitli ülkelerin bayraklarıyla donatılmış keyifli bir sokak var. Türk bayrağı da vardı tabi... Hatta Duomo'da da kız kulesi resminin olduğu koca bir Türkiye, İstanbul shopping fest reklamı vardı.
Neyse bu şato kale benzeri yapı son derece büyük hem gece hem gündüz gayet hoş. Giriş bedava ve arka kapısından Sempione parkına çıkıyorsunuz. Park çok hoş keyif veren bir alan. Sonuna kadar yürüdüğünüzde 1800'lü yılların başında Napolyon'un şehre gelişi şerefine dikilen Arco della Pace(barış anıtı) ile karşılaşıyorsunuz.
İlk gün için yeterince yorulmuştuk ve otele döndük. Gördüğünüz gibi tüm bunları yürüyerek geziyorsunuz, hepsi birbirine çok yakın, Milano bu anlamda çok kolay bir şehir...
2. Gün
Yeni bir yeri gezecek olmanın heyecanıyla erken kalkıp muhteşem kuruvasanlarla kahvaltı ettikten sonra Santa Maria delle Grazie Kilise'sine doğru yola çıktık. Metro yeşil hatta Conciliazione durağında inip kısaca gezindiğinizde karşınıza çıkan bir yapı. Meşhur Leonardo da Vinci eseri olan Last Supper(son yemek) tablosu burada bulunuyor. Fakat görebilmek için önceden rezervasyon yaptırmanız gerekli.
Kiliseyi gezdikten sonra, metro ile Sant'Ambrogio'da inerek Sant'Ambrogio bazilikasına gittik. Bazilikanın hemen yakınında Katolik Üniversitesi var bahçesi oldukça ilginç gezmenizi tavsiye ederim. Cumartesi günü küçücük bir semt pazarı da vardı. Çeşit çeşit makarna soslar, makarnalar, takılar ıvır kıvır şeyler bulmak mümkün... Bir adet makarna sosu almıştık, hala kullanıyoruz...
Tekrar Duomo'ya attık kendimizi ve karnaval cümbüşü daha da kalabalıklaşarak devam ediyordu. Bu kez katedralin içini gezip terasına çıktık. Tüm şehri kuşbakışı görmek keyifli. Bol bol fotoğraf çekip Duomo çevresinde bir ristorantede deniz ürünlü spagetti ve mozerellalı pizza yedik. İkisi de vasattı, tercihi Luini'den yana kullanmak daha doğru olurdu:)
Daha sonra biraz dinlenmek için otelimize döndük. Bir iki saat takılıp çekilen yüzlerce fotoğrafa baktıktan sonra:) Happy Hour araştırmaya başladık:) Happy Hour şimdi şimdi bizim ülkemizde de çeşitli kafelerde olan, Milano'da başlayan bir yeme içme kültürü.Akşam 6 ile 10-10:30 arası bazı yerlerde içki söylediğinizde yanında pek çok aperatif geliyor ve sadece içtiğinizi ödüyorsunuz... Biz gitmeden önce nerelerde Happy Hour var araştırmadığımız için restaurantların içini gözleyip anlamaya çalıştık nerede denk gelebileceğimizi:) Duomo, Castella arası bir yerde Rose şarabımızı içip aperatiflerimizi yedik...
Daha sonra tekrar Cioccolat İtaliani'de dondurma ve doğru otel...
Ertesi gün Como... Bunu Como notlarında aktaracağım...
Ekleme: Milano Malpensa Havaalanında birbirinden farklı lokasyonda bulunan iki adet terminal var. Hangi terminalden uçacağınıza dikkate edip o terminalde inin. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder